Aylık arşivler: Mayıs 2019

Kars & Kars

Hepinize henüz baharın gelmediği bir şehirden merhaba.

Siz tomurcuk vermiş badem ağaçlarını paylaşırken biz hala montlarımıza sarılıyoruz. Siz saçlarınıza papatya takarken biz hala başımıza bere takmaktayız

Sağ olsun Ege’nin güzel illerinde yaşayan sevgili arkadaşlarım sosyal medyadan bahar fotoğrafları bombardımanına tutuyor beni. Ne zaman geleceksin bu taraflara diyorlar. Bilmem. Galiba hayatımdaki en cevabı bilinmeyen sorulardan biri bu olsa gerek. Oysa bilinmezlikler beni aşırı derecede yorar ama bu konuda acayip derecede kaderci olmuş durumdayım ki bu bir şart ve bu şehir benim için hayatımda ilk defa en hayırlısı neyse o olsun dediğim bir yer.

***

Kars.

Kış şehri.

Buraya dışardan gelenlerden duyduğum en tanımlayıcı cümle şu: Kışı da karı da bitmiyor, hadi bitti diyelim çamuru tozu başlıyor.

Ücra kentler genelde böyledir belki böyle olduklarından ücradır. Altı ay kış yaşıyoruz efendim. Hem de nasıl bir kış!. Sabahları okula yürürken saçlarınız kırağı tutar, kulaklarınız kırılıp yere düşecek sanırsınız, el parmaklarınız iptal… Eşimle akşam yürüyüşü yaptığımız bazı günlerde gözlerimizin beyazının üşüdüğünü hisseder de eve dönerdik. Komik ama sizin hiç gözünüz üşüdü mü?

Burda baharı dört gözle beklersin. Eski bir sevgili gibidir gidince geri dönmesi oldukça zor. Dua etmen gerekir takvim yaprakları martın sonunu gösterirken. Artık bu yağan son kar olsun dersin, artık güneş karı eritmek için değil de içimizi de ısıtmak için doğsun…

Sancılı bir dönem: Kar gitmiş, beraberinde tüm güzelliği de götürmüştür. Bir üst paragrafta ne kadar kıştan şikayet etsem de aslında Kars’a en çok yakışan renktir karın rengi. Tüm pisliğini örter kentin. Delik deşik sokak çukurlarını doldurur, ağaçsız sokaklarını şenlendirir, kaldırımlara örtü olur, gecenin bitmeyen uzunluğuna aydınlık… Ani’ye tarih, Çıldır Gölü’ne hayat, Sarıkamış şehitlerine nur olur…

Kars.

Uzak şehir.

Bana göre insan gitmenin ne demek olduğunu bilmeyen ve bunu ancak gidince anlayabilecek olandır. Ha bi de gitmek var, gitmek var. Memleketinden çok uzaklardaysan ve standartların çok altında bir şehirde yaşıyorsan sana doğduğun topraklar kutsal gelir. Kars insana bu cümleleri tam anlamıyla yaşatan şehir. Bazılarınızın “Yıl olmuş 2019, uçak var ya ne olacak” dediğini duyar gibiyim. Çok kez de duydum. Böyle şehirler için havayolu ulaşımını ben 70’lerin köylerinden sabah altıda kasabaya inip akşam beşte geri dönen dolmuşlarına benzetiyorum ve 90’larda doğmuş olarak bu benzetmeyi yaparken affınıza sığınıyorum.

Uzaksın. Uzaktasın. Memleketten başka ülkenin iyi hastanelerine, iyi doktorlarına, vizyondaki filmlere, devlet tiyatrolarının sezon oyunlarına, sokak sanatçılarına, çimlerine uzandığın park ve bahçelere, papatyalara mesela…

Kars.

Cosmopolit şehir.

Terekeme? Ben Kars’a gelmeden değil anlamını bilmeyi bu kelimeyi hiç duymamıştım. Siz cahilliğime verin ama ben sizin de çoğunuzun duymadığını düşünüyorum. Türk Dil Kurumu kendi kendine büyüyen yetişen diyor, yerel halk ise Rusya ve Azerbaycan tarafından Kars’a gelen Türkleriz diyor.

Bu şehirde Terekeme, Kürt, Azeri ve Yerli olarak kendini gruplandıran insanlar bir bütün halinde öyle güzel yaşıyor ki bazı kötü niyetli kişilerin uzun zamandır ısıtıp ısıtıp önümüze sunmaya çalıştığı ırkçılık kavramı bir kavramdan öteye geçmeyerek soyut bir halde sözlükteki yerini alıyor. Nitekim ben insan olmanın ve insanca yaşamanın insanın doğarken seçemediği birçok şeyden çok daha kıymetli olduğunu savunanlardanım. İnsan olmak en geniş coğrafyadır.  Yaşasın hümanizm !

Kars.

Tatsız şehir.

Bir üst konunun ciddiliğinden çıkıp yazıyı biraz yeşillendirelim diyorum. Kars’ta hiç bitmeyeceğini düşündüğüm bir esnaflık türü var: Manav.  Ne alaka şimdi dediğinizi duyar gibiyim. Efendim şöyle ki benim gördüğüm biraz iklim şartlarına biraz da insanların tanışık olmamasına bağlı olarak Kars’ta tarım yok denecek kadar az. ( Hayvancılıkla uğraşan kesim hayvanları için tahıl ekip biçiyor belki.) Bu sebeplerden sebzeyi çok pahalıya alırsın, Ege’de toprağın her köşesinde biten kimsenin yüzüne bakmadığı bir demet ota burada haddinden fazla para verirken için gider. Cimrilik diye düşünmeyin, hayat acı bir şekilde zamanında burun kıvırdığın şeyin/şeylerin kıymetini yaşayarak öğretir.

Kars.

Mükemmel doğu görevi yeri.

Bana göre doğu görevi denilen şey Sivas’ın doğusunda olur. Büyük markalara, okuduğu birkaç dergiye anında ulaşamıyorum diye mızmızlanan İç Anadolu’daki arkadaşlarımın ve batıda yedi yıla yakın süren doğu görevinden söylenen arkadaşlarımın kulaklarını da çınlatmadan edemeyeceğim. Kendilerine biz doğudakiler baya selam ediyoruz J

İşin şakası bir yana Kars doğu görevi için ideal bir yer. Şehrin nüfusuna üniversite öğrencilerinin, öğretmen, asker ve polislerin katkısı büyük. Herkesin aklına ilk önce gelen sorunun cevabıysa : evet burası oldukça güvenli. Biz gece çok geç saatlerde memleketten dönerken çok saçma sapan yerlere arabamızı çekip çok şükür sapasağlam sabaha gözümüzü açmışızdır. Soğuğa alerjiniz falan yoksa gözünüz kapalı tercih listenize ekleyin efendim.

Paragrafı kapamadan şu konuya da değinmeden edemeyeceğim. Çoğunuzun bilmediğini düşünerek yazayım ki ben de buraya gelince öğrendim tarihte kurulan ilk Türk Cumhuriyeti (1919) burada kurulmuş. (Bknz: Kars Demokratik Cumhuriyeti) Duyduğum an oldukça şaşırmıştım fakat doğru.

Kars.

Kendi soğuk insanı soğuk şehir.

Orhan Veli’ye eve ekmek ve tuz almayı unutturan havalar buralarda pek yok. İklimin insana inanılmaz bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Şimdi durup İzmir’den Van’a bir hat çeksek ve bu hat üzerinde yaşayan insan yüzlerini incelecek doğuya doğru yüz hatlarının keskinleştiğini ve doğal olarak sertleştiğini gözlemleriz diye düşünüyorum. Aynı şekilde konuşmanın, ses tonunun ve tonlamaların bu tarafa doğru (kibar bir dille söylemek gerekirse ve tabiri yerindeyse) kalınlaştığını da. (Eminim bu yazdıklarımla ilgili sosyal ve psikolojik bilimsel araştırmalar vardır fakat benim düşüncelerim yaşadıklarımdan yansıyanlar, affınıza sığınıyorum.) … …

Son olarak:

90 bin askerin uğruna canını feda ettiği Sarıkamış’ı görmek ve o ruhu biraz olsun hissetmek,

Ermenilerin ardından ağıt yaktığı Ani’yi canlı olarak görmek,

Rus binalarının mumtazamlığını seyretmek,

Karın bir şehre ancak bu kadar yakıştığına tanıklık etmek,

Buz tutmuş Çıldır Gölü’nde sarı balık yemek için gelin…

Ve en önemlisi,

Çocukların kalbine içinizde barındırdığınız sevginin tohumunu ekmek,

Ülkenin geleceğine bir meşale yakmak için gelin..

Ben iyi ki geldim,

Çocukların da ellerinden önce kalplerinden tuttuğumu düşünüyorum..