Etiket arşivi: kadın hakları

Haykırış

İyi geceler.

Ya da sabahlamalı bir cumartesi sabahına günaydın.

İçimden bir ses yaz diyordu birkaç saattir. Ne olursa olsun nasıl olursa olsun yaz.

Sen yaz, yazdıkça özgür oluyorsun çünkü.

Ruhuna iade ediliyor sıradan bir hayatın senden çaldığı kanatların.

Bir önceki satırda rutin bir hayat için şikayet ediyor gibi oluyorum ama yaşadığımız bu hayata bin şükür.

Sağlıklıyım ve nefes alabiliyorum.

Çok şükür bugün de işten eve sapasağlam gelebildim.

***

Bu ülkede kadınların ruhu bedenlerine pamuk ipliği ile bağlı. Artık buna inancım tam.

Bugün “Canı katliam çeken!” bir zavallı Ceren’i öldürüyor, dün bir başkası Münevver’i parçalayıp gitar kutusuna koyuyor, bir diğeri eski eşi Seda’yı, Ayşe’yi … kurşunluyor.

Sebepler ya yok, ya hep benzer ama tümü bir o kadar yersiz. O saatte o sokakta olmamalıydı, o kıyafeti giymemeliydi, onu seven bir erkeği terk etmemeliydi, yasal haklarını kullanarak saygısını yitirdiği kocasından ayrılmamalıydı, belki kötü yemek yapmamalıydı, belki gözünün üstünde kaşı vardı…

Sonuçta kadındı.

Öldürülebilir, istismar edilebilir ya da tecavüze uğrayabilir, ezilebilir, söz verilmeyebilir, şahitliği kabul edilmeyebilir, bir eşya gibi bir kenarda durabilirdi. Salonun ortasındaki bir vazo ya da kapı köşesine koyduğunuz bir bitki. .. Neşesi, kahkahası ve ruhu değil de bir demirbaşı  olmalıydı evin.

Varsın ama yok gibi de davranmalısın. Okumadan, eğitimsiz ve cahil olman beklenerek okumuş ve entellektüel çocuklar yetiştirmelisin. Verilen en ufak kararda senin fikrinin önemi olmamalı ama çocuklarına karar verebilmeyi, eleştirebilmeyi öğretmelisin. Güçsüz durmalısın, asla şikayet etmemelisin, memnun değilsen bile memnun gözükmelisin. Ağlamak zayıflığın mesela, gözyaşlarını yatak odaları gecelerine doldurmalısın. Sırtını ancak yatakta dayayabildiğin adamın omuzlarına değil de yastığa akıtmalısın gözyaşlarını. Derdin mi var? Kadının derdi mi olur? Sus, palyaçosun sen hep gülümsemen var dudaklarında, hadi mutlu etmelisin herkesi. Güzel olmalısın, diğerlerinden daha bakımlı. Yoksa terk edilmeyi, daha kötüsü aldatılmayı daha da kötüsü kocanı ikinci bir eşle paylaşmayı göze alabilmelisin.

Sonuçta kadınsın.

Ve bu toplumda “Kadındır yapar.” diye bir güzelleme yoktur.

Sanıyorum ki hiç de olmayacaktır.

 

***

Yazdıklarım abartılı gelecektir.

Belki hala böyle şeyler var mı ?

Kaldı mı kadına eşya gibi davranan erkekler?

Benim için bu şekilde davranılan bir tek kadın kalmayana kadar kadına yapılan her türlü fiziksel ve psikolojik şiddet abartılmaya değerdir. Kendi hakkımızı savunur gibi bir başka kadının hakkını savunmuyorsak bu işte bir yanlış vardır ve tüm yanlışların üstü çizilene kadar tüm kadınlar seslerini yükseltip, tek yumruk olmalıdır. Çünkü ancak o zaman duyulur çığlıklarımız…

Yapma!

Dokunma!

Öldürme!

***

Kızı kendi evinde, kendi yatağında ölen bir ailenin üyesi olarak üzerinden on yıl geçmesine rağmen o acının boğazda nasıl bir düğüm, gözde nasıl bir yaş biriktirdiğini çok iyi bilirim. Öldürülen tüm o kadınlar benim kız kardeşimdir.

Acıları içimde, içimde. Ta içimde.

Bir şeyler değişecek bu ülkede, kadınlar değiştirecek.

Ve tabutlarımızda zamanı geldiğinde  gülen yüzlerimizin fotoğrafı olacak.

Buna da inancım tam.

 

 

 

 

 

 

 

İsyan değil iç döküş!

Dünyayla aramda çözülemez sorunlar aldı başını gidiyor.

İnsanlar haksız bir galibiyeti, haklı bir mağlubiyetten daha değerli buluyor.

Benim babam iyi bir insan. Sorsanız kimseye zararı dokunmaz, kendi halinde.

İyi bir insan olun demedi hiç, biz iyi bir insan olmayı ondan görerek öğrendik. Ama anladım ki bu dünya gerçekten iyi insanlar için olması gerektiği kadar iyi bir yer değil.

***

Daha 30 yaşına bile gelmemiş bir insanın dünyayla ne derdi olabilir bu kadar diyebilirsiniz. Ki gelinen şu çağda alt kuşakları gördükçe insanı bu soruyu sormakta ben çok haklı buluyorum.

Sahte olan her şeyle benim derdim var.

En çok da sahte sevgilerle.

Bugün çoğu insan sevmese de seviyormuş gibi yapıyor. Oysa kimse kimseyi sevmek zorunda değil ki. Bi Yunus Emreler vardı zaten yaratılanı yaratandan ötürü seven. Sonrası hep çıkar. Sonrası hep yalan  hep dolan.

Eğer birini gerçekten içinizden gele gele sevmiyorsanız, seviyormuş gibi davranmayın. Yüzüne gülmeyin. Sanki onu diğerlerinden daha  çok sevgiye layıkmış gibi gösterip sonrasında en kırılgan yerinden vurmayın!

Zorunda değilsiniz zaten. Ki benim gibiler bunu çok iyi anlayacaktır ama içindeki iyi insan ( gülüyorum burada) o duyduğu sesi bastırıp, size inanmak isteyecektir.

28 yaşındayım ve daha kimseyi yalandan sevmedim.

Beni tanıyanlar bunu bilerler, seversem hissettiririm. Anlarsınız sahiden.  Ama sevmezsem, bu az oluyor en azından seviyormuş gibi yapmam.

Zaten her şey -mış gibi yapmaktan.

***

Şimdi diyorsunuz bu kadın neyin kafasını yaşıyor?

Benim yaşadığım kafa sanırım bu toplumun ve  değer yargılarının kafasına pek uygun değil. Kızmayın. Yeri geldiğinde ben de gelenekçi bir insan olabilirim, öyleyim de ama insana insan olduğunu hissettiren geleneklerden yana bir gelenekselci.

***

Ben özgürlükçü bir insanım.

Her birimizin hayatını başkaları için yaşanılmayacak kadar değerli ve bir o kadar kısa bulamıyorum. Görüyorum ki bu ülkede başkaları adına yaşamak için en çok zorlananlar yine kadınlar. Hem kadını kadın zorluyor. Sanki toplumun tüm değer yargıları kadınlar için yazılmış. Aileni mutlu et, eşini mutlu et, onu ailesini mutlu et, çocuklarını mutlu et. İş yerinde problem çıkarma asi olma. Haksızlıklar sana yapılmadıysa sus, sana yapılsa da sus. Senin tüm bunlara ihtiyacın var. Eğer bunları yaparsan sen de mutlu olursun..

Seni kendini tüketerek mutlu olacağına inandırırlar. Bir mumum diğerini tutuşturmasını değil de, bir mumum bitene kadar ışık vermesini isterler. Bu bir yalan !

Tüm kadınlar aynaya baksınlar. Önce kendinden başkalarını iyi etmek isteyenler ne denli iyi ?

***

Bir sürü benden daha bahsedebilirim ama sanıyorum ki şunlardan bahsetmek bir sürüsünden bahsetmekten daha yeterli..

Ben herkesin  görmek istediği gibi olmak isteyen bir insan değilim.

Küçük bir kasabada büyümeme rağmen kendim olmayı öğrendim.

Kendim için yaşamayı. Yaşayabildiğim kadar evet, yaşayabileceğim kadar da evet. Kendim için !

Ben mutlu ettiğimde değil, ben mutlu olduğumda mutlu olacak etrafımdakiler.

Bu onların isteklerini yok saymak değil, değer verdiklerimin isteklerini kendimkilerle harmanlayarak yaşamak.

Bunun dışında olanlar ya da benim kendim olma sürecinde karşımda durarak beni istedikleri gibi doğrultmaya çalışanlar varsa çekilip gitsinler.

Yanımda olmak isteyenler zaten beni anlayanlardır.

Onlar bu cümlelerimin de bir isyan değil, bir iç döküş olduğunu anlarlar.

***

**

*

Yine böyle dünyayla aramın kötü olduğu bir zamanda gözlerine yaşadığı duyguların ışığı yansıyan bir adamı kendim olma yoluna dahil ettim.  Biz beraber kendimiz oluyoruz onunla. Kadınların kendileri olmasına izin verenlere teşekkürlerle.

***

Kendine saygısı olanlara ve kendi olabilenlere sevgiyle!!!